⸻**Ölüm Bir Yok Oluş mu, Geçiş mi?
Ruhun Frekansı, Araf ve Sonsuzluğa Açılan Kapılar Üzerine Spiritüel Bir Bakış**
Modern insan ölümü son olarak, bitiş olarak tanımlar.
Oysa kadim öğretilerde, tasavvufta, Hint felsefelerinde ve hatta kuantum alan teorisinde ölüm bir “geçiş”tir. Bu geçişin niteliğini belirleyen şeyse ne zaman öldüğümüz değil, hangi bilinç frekansıyla yaşadığımızdır.
✨ Ruh Neye Uyumlanırsa Ona Çekilir
Ölüm dediğimiz o an geldiğinde, ruh bir çekim alanıyla kendi frekansına en yakın boyuta yönelir. Eğer bu frekans sevgiyle arınmış, ışıkla rezonansa geçmişse, ruhu karşılayan da saf sevgidir. Bazen bu bir kişi, bazen bir enerji formudur. En çok sevdiğiniz, en çok güvendiğiniz, özünüzden bildiğiniz ne varsa — işte o sizi karşılar.
Zaman ve mekân, bu noktada hükmünü kaybeder. Çünkü ruh için tek referans noktası “öz rezonanstır”.
🌹 Ruh kimi saf sevgiyle tanıyorsa, onunla buluşur.
Bu buluşma bir yüzleşme değil, bir kavuşmadır.
Ruh kendi hakikatini o tanıdık özde görür, tanır ve hatırlar.
⸻
🖤 Alt Frekanslar ve Yalnızlık Hissi
Ancak ruhun frekansı düşükse, geçiş alt boyutlara olur. Bu alanlar genellikle yalnızlık, korku ya da bilinçsizlik titreşimindedir. Burada ruhu karşılayan tanıdık bir öz değil, yabancı bir varlık olur.
Çünkü düşük frekans “hatırlamayı” değil, “unutmayı” getirir.
İnsan bu geçişte yalnız kalır; çünkü kendine yabancı bir titreşime düşmüştür.
⸻
🌫 Araf: İki Dünya Arasında Kalmak
Ani ölümler (kaza, travmatik geçişler vs.) sonrası ruh ne yukarı ne aşağı yönelebilir.
Bir tür eşik alanında kalır.
Tasavvufta buna “Araf” denir: İki kapı arasında bir bilinç boşluğu.
Ruh burada, öldüğünü fark edemez. Yaşamaya devam ettiğini zanneder ama artık bu dünyaya ait değildir. Mekan değişse de bilinç değişmemiştir.
Bu nedenle bazı ruhlar uzun süre belirli alanlarda “varlığını sürdürür” gibi olur. İşte bu tür bilinç halleri, kuantum alanında “bilgi kayıtları” ve bazı spiritüel öğretilerde “kaybolmuş ruh” olarak tanımlanır.
⸻
🛌 Uykuda Ölüm ve Bilinç Geçişi
Uykuda gerçekleşen ölümler daha sezgisel ve yumuşaktır.
Çünkü kişi zaten bilinçli olarak bedenle özdeşleşmemektedir.
Bu yüzden geçiş daha kolay, daha teslimiyette olur.
Kalp krizi gibi ani ama “uyanık” ölümler ise ruhun ne olduğunu fark etmesine izin verdiğinden, bu tür geçişler daha farkındalıklıdır ve Araf alanına takılmaz.
⸻
📿 Burçin Üre Salnur’un Gözünden: Ruhsal Geçiş Süreçlerine Danışmanlık
Spiritüel danışmanlık yolculuğumda bana en sık gelen sorulardan biri:
“Yakınını kaybeden biri ne hisseder? Ruh ne hisseder?”
Ve asıl önemli olan soru şu:
“Bu hayatta yaşarken, ölüm anındaki geçişimizi nasıl şekillendirebiliriz?”
İşte bu noktada InnerSpeak seansları, ruhsal sözleşme çözümlemeleri, enerji beden temizliği ve mizaca uygun dönüşüm teknikleriyle çalışıyoruz.
Ruhun, bu yaşamda hangi titreşimle ilerlediği, onun hangi boyuta çekileceğinin sinyallerini verir.
Ve şuna inanıyorum: Kişi yaşarken hatırlarsa, ölüm uyanış olur.
⸻
📚 Bilim Ne Diyor?
Kuantum fizikçileri, “ölümden sonra bilinç var olur mu?” sorusuna yanıt ararken;
kalp atışı durmuş hastalarda, ölümden sonraki farkındalık raporlarını belgeliyor.
Araştırmalar, özellikle ani kalp durmalarında ruhun beden dışı gözlem yaptığına dair güçlü bulgular sunuyor.
Ayrıca kalp manyetik alanının, ölüm anında bir tür bilgi yayılımı yaptığı artık bilimsel olarak da ölçülüyor.
Bu, ruhsal öğretilerle bilimsel verilerin kesiştiği çok nadir ama kıymetli bir alana işaret ediyor.
⸻
🕊️ Son Söz: Ölümden Değil, Unutuştan Kork
Ölüm bir yok oluş değil.
Ama unutmak her şeyin kaybıdır.
Kendini hatırlayan, sevgide kalan ve hakikate uyanan her ruh için ölüm,
sonsuzluğa açılan bir ışık kapısıdır.
Ama karanlıkta kalmak istemiyorsan, ışığı yaşarken bul.
Çünkü ruh nereye ait olduğunu bilir…
Sen hatırlarsan, geçiş bir vedadan değil, bir kavuşmadan ibaret olur. 🌹
Estetisyen & Fitoterapist & Farkındalık Rehberi Burçin Üre Salnur